Perşembe, Temmuz 30, 2015

Yaylı Tanbur İlahi Bir Çalgıdır


Tanburi Cemil Bey henüz 43 yaşında iken dünya hayatına veda ettiğinde geride bıraktığı sanat mirası, taş plaklara kaydedilmiş taksimler, getirdiği yeni tanbur tavrı, özellikle saz eserleri başta olmak üzere besteleri, Rehber-i Musiki kitabı, gazete yazıları ve icat ettiği yaylı tanburdu. Oğlu Mesud Cemil’i yetiştiren baş talebesi Kadı Fuat Efendi’yi ve diğer bazı talebelerini de unutmamak gerek. Hocasından sonra sadece 4 yıl yaşayan Fuat Efendi bu kısa sürede babasının tavrını genç Mesud’a aktarmıştır.

Yaylı tanburun ilginç bir öyküsü var aslında. Cemil Bey’in alt telleri yükseltip akordu biraz dikleştirerek yayla çaldığı mızraplı ahşap tanbur bir süre sadece eşiği değiştirilerek hem mızraplı hem de yaylı olarak vazife görmüş. Dengeli ve dik durması için bir ara sapına kurşun ağırlık eklenmiş. Sonrasında alt tellerin birleştirilmesi, göğüs kısmına deri gerilmesi, can direği konulması, daha kalın teller takılıp tam dik akorda çekilmesi gibi yenilikler gerçekleşmiş. Gazino sahnelerine uygun yüksek volümlü ses vermesi için ahşap yerine metal cümbüş gövdesi kullanıldığı da olmuş ve madeni tekneli, ağaç tekneli, deri göğüslü, ahşap göğüslü çeşitli tanburlar ortaya çıkmış. Özetle, yeni icat edilen bir saz ‘Aman çorbada benim de tuzum olsun’ dercesine birkaç on yıl içinde farklı virtüözlerin katkısıyla dönüşerek mükemmele ulaşmış.

Günümüzde çoğunluk 6 telde karar kılsa da 7-8 tellileri de kullanılıyor. İcracıların getirdiği yeniliklerin yanı sıra yapımcı ustaların da ağaç eşik ve göğüs derisini özel malzemelerden seçip çeşitli işlemlerden geçirmesi çok kaliteli sazların ortaya çıkmasını sağlıyor. Mızraplı tanbur Türk musikisinin belki de en nazik ve hassas sazı olduğu için üzerine herhangi bir süsleme yapılmaz, zaten ortalama ömrü sadece 10 yıl olduğundan kimse buna gerek görmez.  Buna karşılık yaylı tanbur, mızraplının kaldıramayacağı dik akortlara çekildiği için daha sağlam ve uzun ömürlü olacak şekilde imal edilmektedir ve bu sayede çok süslü ve zarif, şaheser yaylı tanburlar yapılmıştır.

Yaylı tanbur hiçbir saza benzemeyen davudi, mistik tınısıyla çok sevilen bir saz oldu. Hatta cümbüş teknesiyle de olsa her zaman elit bir saz olan mızraplı tanburun popülerlik bakımından önüne geçti, ama iki tanbur sanki asırlardır berabermiş gibi birbirlerini tamamladılar. Günümüzde pek çok tanburi her ikisini de ayrılmaz bir ikili olarak birlikte icra etmektedir. Tanburi olmayan diğer müzisyenler de çaldığı için yaylı tanbur icracı sayısı herhalde mızraplı tanburunkinden fazladır.

Yaylı tanbura yapılan birkaç eleştiri sazın bazı özelliklerine değil doğrudan kendisine yöneliktir. Bunlar;

Tanburi Cemil Bey yaylı tanburu bir müddet kullanıp sonra terk etti.

Cemil Bey son günlerinde ana sazı olan mızraplı tanburu bile terk etmiş, sadece klasik kemençe çalar olmuştu. Belki de iç dünyasındaki kimseye anlatamadığı acılarını kemençenin o yakıcı sesi biraz dindiriyordu.

Yaylı tanburla ajilite gerektiren, yani süratli eserler çalınamaz.

Mızraplı tanburun zaten kendisi ajiliteye pek uygun olmayan bir sazdır. Cemil Bey’den önceki devirlerde eski tanbur tavrı denilen az mızrap vuruşlu ve bol çarpmalı bir tavır kullanılırmış, hatta dakikada 8-10 mızrap ancak vurulurmuş. Fasılların sonunda yürük eserlere sıra gelince tanburiler ‘Bunlar tanburla çalınmaz’ diyip sazlarını duvara dayarmış. Her ne kadar Cemil Bey’den itibaren tanburun icrası büyük gelişme gösterdi ve günümüzde çok daha geniş bir icra aralığına ulaştı ise de yapısından dolayı tanburun belli sınırları vardır. Bir enstrümanın gelişmişliği her eseri icrasıyla ölçülmez, yoksa tanbur veya ney de ilkel sazlar grubuna girebilir. Batı tipi virtüözite gerketiren eserlere ud ve kanun uyum sağlarken ney, tanbur, klasik kemençe gibi sazların daha kısıtlı bir repertuarının olacağı açıktır. Kısacası her iki tanburda da ajilite sağlamak zordur ve mızraplı tanburla çalınan hemen her eser yaylı tanburla da çalınabilir. Bu tamamen sıkı çalışma ve yeteneğe bağlı bir şeydir. Yaylı tanburu ajilite eksikliğiyle eleştirenler mızraplı tanburla ‘Koşan Çocuk’ çalmayı denesinler de görelim.

Günümüzde yaylı tanbur cümbüşten bozma bir çalgıdır.

Bir kısım çalgıların farklı malzemelerden yapılmış ucuz veya pahalı versiyonları olabilir. PVC ya da plastikten yapılmış ney ve kavalların TRT konserlerinde bile çalındığını görüyoruz. Nispeten ucuz plastik blokflütlerin yanında ağaçtan el yapımı bir blokflütün fiyatı 1.500-2.000 TL olabiliyor. Teknesine 2 çeşit ağaç ve göğsüne en kaliteli deri kullanılan ahşap yaylı tanburlar ortada dururken ucuz yaylı tanburlara cümbüş gövdesi takılıyor diye sazı tümden yok saymak gülünçtür. Bildiğimiz kadarıyla, Cümbüş firmasınca üretilen madeni tekneli mızraplı tanburlar da vardır. Mızraplı tanburun halk türü olarak bir aralar özellikle doğu illerimizde çok tutulmuş ve sanırım Malatyalı Fahri Kayahan bu çalgıyla meşhur olmuştu.

Yaylı tanbur, Cemil Bey devrinde saman alevi gibi parlayıp sönmüş ve tarihte kaybolup gitmiş bir denemedir.

Cemil Bey’den yıllar sonra bile pek çok tanburi ağaç yaylı tanburu, hem de geliştirerek kullanıyordu. Doğan Hızlan Mesud Cemil’in jübile gecesini anlatırken onun sahnede çaldığı 6 enstrüman için de yaylı tanburu da sayar. Bu nasıl tarihte kaybolup gitmiş bir deneme oluyor? Ayrıca yaylı tanbura karşı çıkanlar hiçbir enstrümandan elde edilemeyen o muhteşem sesin yerine neyi koymayı düşünüyorlar?

Gerçek tanburiler yaylı tanbur çalmaz.

Artık sözün bittiği yerdeyiz. Eğer hem mızraplı hem de yaylı tanburu birlikte çalan Mesud Cemil, İzzettin Ökte, Ercüment Batanay, Ferit Sıdal, Vefik Ataç, Fahrettin Çimenli, Yılmaz Pakalınlar vb gerçek tanburiler değilse siz en iyisi Cemil Bey’i de yok sayıp köklerinizi ‘bir mızrap vur, kahveni yudumla, sonra bir mızrap daha vur’ devrinde arayın.