Tanburi Cemil Bey henüz 43 yaşında iken dünya
hayatına veda ettiğinde geride bıraktığı sanat mirası, taş plaklara kaydedilmiş
taksimler, getirdiği yeni tanbur tavrı, özellikle saz eserleri başta olmak
üzere besteleri, Rehber-i Musiki kitabı, gazete yazıları ve icat ettiği yaylı
tanburdu. Oğlu Mesud Cemil’i yetiştiren baş talebesi Kadı Fuat Efendi’yi ve
diğer bazı talebelerini de unutmamak gerek. Hocasından sonra sadece 4 yıl
yaşayan Fuat Efendi bu kısa sürede babasının tavrını genç Mesud’a aktarmıştır.
Yaylı tanburun ilginç bir öyküsü var aslında. Cemil
Bey’in alt telleri yükseltip akordu biraz dikleştirerek yayla çaldığı mızraplı ahşap
tanbur bir süre sadece eşiği değiştirilerek hem mızraplı hem de yaylı olarak vazife
görmüş. Dengeli ve dik durması için bir ara sapına kurşun ağırlık eklenmiş. Sonrasında
alt tellerin birleştirilmesi, göğüs kısmına deri gerilmesi, can direği
konulması, daha kalın teller takılıp tam dik akorda çekilmesi gibi yenilikler
gerçekleşmiş. Gazino sahnelerine uygun yüksek volümlü ses vermesi için ahşap
yerine metal cümbüş gövdesi kullanıldığı da olmuş ve madeni tekneli, ağaç
tekneli, deri göğüslü, ahşap göğüslü çeşitli tanburlar ortaya çıkmış. Özetle, yeni
icat edilen bir saz ‘Aman çorbada benim de tuzum olsun’ dercesine birkaç on yıl
içinde farklı virtüözlerin katkısıyla dönüşerek mükemmele ulaşmış.
Günümüzde çoğunluk 6 telde karar kılsa da 7-8
tellileri de kullanılıyor. İcracıların getirdiği yeniliklerin yanı sıra yapımcı
ustaların da ağaç eşik ve göğüs derisini özel malzemelerden seçip çeşitli
işlemlerden geçirmesi çok kaliteli sazların ortaya çıkmasını sağlıyor. Mızraplı
tanbur Türk musikisinin belki de en nazik ve hassas sazı olduğu için üzerine
herhangi bir süsleme yapılmaz, zaten ortalama ömrü sadece 10 yıl olduğundan
kimse buna gerek görmez. Buna karşılık
yaylı tanbur, mızraplının kaldıramayacağı dik akortlara çekildiği için daha
sağlam ve uzun ömürlü olacak şekilde imal edilmektedir ve bu sayede çok süslü
ve zarif, şaheser yaylı tanburlar yapılmıştır.
Yaylı tanbur hiçbir saza benzemeyen davudi, mistik
tınısıyla çok sevilen bir saz oldu. Hatta cümbüş teknesiyle de olsa her zaman
elit bir saz olan mızraplı tanburun popülerlik bakımından önüne geçti, ama iki tanbur
sanki asırlardır berabermiş gibi birbirlerini tamamladılar. Günümüzde pek çok
tanburi her ikisini de ayrılmaz bir ikili olarak birlikte icra etmektedir.
Tanburi olmayan diğer müzisyenler de çaldığı için yaylı tanbur icracı sayısı
herhalde mızraplı tanburunkinden fazladır.
Yaylı tanbura yapılan birkaç eleştiri sazın bazı
özelliklerine değil doğrudan kendisine yöneliktir. Bunlar;
Tanburi
Cemil Bey yaylı tanburu bir müddet kullanıp sonra terk etti.
Cemil Bey son günlerinde ana sazı olan mızraplı
tanburu bile terk etmiş, sadece klasik kemençe çalar olmuştu. Belki de iç
dünyasındaki kimseye anlatamadığı acılarını kemençenin o yakıcı sesi biraz
dindiriyordu.
Yaylı
tanburla ajilite gerektiren, yani süratli eserler çalınamaz.
Mızraplı tanburun zaten kendisi ajiliteye pek uygun olmayan
bir sazdır. Cemil Bey’den önceki devirlerde eski tanbur tavrı denilen az mızrap
vuruşlu ve bol çarpmalı bir tavır kullanılırmış, hatta dakikada 8-10 mızrap
ancak vurulurmuş. Fasılların sonunda yürük eserlere sıra gelince tanburiler
‘Bunlar tanburla çalınmaz’ diyip sazlarını duvara dayarmış. Her ne kadar Cemil
Bey’den itibaren tanburun icrası büyük gelişme gösterdi ve günümüzde çok daha
geniş bir icra aralığına ulaştı ise de yapısından dolayı tanburun belli
sınırları vardır. Bir enstrümanın gelişmişliği her eseri icrasıyla ölçülmez,
yoksa tanbur veya ney de ilkel sazlar grubuna girebilir. Batı tipi virtüözite
gerketiren eserlere ud ve kanun uyum sağlarken ney, tanbur, klasik kemençe gibi
sazların daha kısıtlı bir repertuarının olacağı açıktır. Kısacası her iki
tanburda da ajilite sağlamak zordur ve mızraplı tanburla çalınan hemen her eser
yaylı tanburla da çalınabilir. Bu tamamen sıkı çalışma ve yeteneğe bağlı bir
şeydir. Yaylı tanburu ajilite eksikliğiyle eleştirenler mızraplı tanburla ‘Koşan Çocuk’ çalmayı denesinler de
görelim.
Günümüzde
yaylı tanbur cümbüşten bozma bir çalgıdır.
Bir kısım çalgıların farklı malzemelerden yapılmış
ucuz veya pahalı versiyonları olabilir. PVC ya da plastikten yapılmış ney ve
kavalların TRT konserlerinde bile çalındığını görüyoruz. Nispeten ucuz plastik
blokflütlerin yanında ağaçtan el yapımı bir blokflütün fiyatı 1.500-2.000 TL
olabiliyor. Teknesine 2 çeşit ağaç ve göğsüne en kaliteli deri kullanılan ahşap
yaylı tanburlar ortada dururken ucuz yaylı tanburlara cümbüş gövdesi takılıyor
diye sazı tümden yok saymak gülünçtür. Bildiğimiz kadarıyla, Cümbüş firmasınca
üretilen madeni tekneli mızraplı tanburlar da vardır. Mızraplı tanburun halk
türü olarak bir aralar özellikle doğu illerimizde çok tutulmuş ve sanırım
Malatyalı Fahri Kayahan bu çalgıyla meşhur olmuştu.
Yaylı
tanbur, Cemil Bey devrinde saman alevi gibi parlayıp sönmüş ve tarihte kaybolup
gitmiş bir denemedir.
Cemil Bey’den yıllar sonra bile pek çok tanburi ağaç
yaylı tanburu, hem de geliştirerek kullanıyordu. Doğan Hızlan Mesud Cemil’in
jübile gecesini anlatırken onun sahnede çaldığı 6 enstrüman için de yaylı
tanburu da sayar. Bu nasıl tarihte kaybolup gitmiş bir deneme oluyor? Ayrıca
yaylı tanbura karşı çıkanlar hiçbir enstrümandan elde edilemeyen o muhteşem
sesin yerine neyi koymayı düşünüyorlar?
Gerçek
tanburiler yaylı tanbur çalmaz.
Artık sözün bittiği yerdeyiz. Eğer hem mızraplı hem
de yaylı tanburu birlikte çalan Mesud Cemil, İzzettin Ökte, Ercüment Batanay,
Ferit Sıdal, Vefik Ataç, Fahrettin Çimenli, Yılmaz Pakalınlar vb gerçek
tanburiler değilse siz en iyisi Cemil Bey’i de yok sayıp köklerinizi ‘bir mızrap vur, kahveni yudumla, sonra bir
mızrap daha vur’ devrinde arayın.